57 maddelik bir eylem planı hazırladık yarın deklare edeceğiz

Yılmaz, TOBB İkiz Kulelerde düzenlenen Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası’nda yaptığı konuşmada, 65 sektörün sorunlarının ve bunlara yönelik çözüm önerilerinin istişare edileceği şuranın hayırlara vesile olmasını diledi.

TOBB çatısı altında iş dünyasının nabzını tuttukları tüm buluşmaları, ekonomik yapıyı paydaşlarla birlikte güçlendirmek için bir fırsat olarak gördüklerini belirten Yılmaz, TOBB’u Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 21 yıldır benimsediği perspektif doğrultusunda, ekonomi ve ticarete ilişkin reformların mutfağı olarak gördüklerini ifade etti.

Yılmaz, 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) ile 2024-2028 dönemini kapsayan 12’nci Kalkınma Planı başta olmak üzere yol haritalarını iş dünyasının temsilcileriyle fikir birliği içinde hazırlayıp hayata geçirdiklerini bildirdi.

Yapısal reform gündemlerini de iş dünyası temsilcilerinden gelen geri dönüş ve beklentiler yönünde şekillendirdiklerini anlatan Yılmaz, Türkiye’nin dört bir köşesinde üretimi, istihdamı, yatırımı, ihracatı üstlenen sektör temsilcilerinin dile getireceği hususların kendileri için son derece kıymetli ve önemli olduğunu dile getirdi.

Yılmaz, her zaman sektör temsilcilerinin yanlarında olduklarını belirterek, “Ülkemizin ekonomi ve finans alanındaki kazanımlarını arttırmaya ve Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla geleceğe güvenle bakmaya kararlıyız. Yüzyıllık bir Cumhuriyet birikimiyle, ülkemizi çok daha ileri noktalara kamusuyla, özeliyle hep birlikte taşıyacağız.” dedi.

 “Sektörlerin önünü daha net görebileceği politikaları hayata geçiriyoruz”

Kovid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının devam eden etkileriyle küresel büyümedeki zayıf seyrin sürdüğünü belirten Yılmaz, jeopolitik risklerin, fiyatların oynaklığını ve riskleri arttırdığını söyledi.

Geçtiğimiz ay yayınlanan Dünya Bankası Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’nda küresel büyüme beklentisinin 2024 yılı için değiştirilmeyerek yüzde 2,4, 2025 için 0,3 puan düşürülerek yüzde 2,7 olarak açıklandığına vurgu yapan Yılmaz, şöyle devam etti:

“Böyle bir küresel iklimde geçtiğimiz yıldan bu yana ekonomimizde belirsizliği azaltıcı, tüm sektörlerin önünü daha net görebileceği politikaları hayata geçiriyoruz. Enflasyonla mücadele, mali disiplinin sağlanması, büyümenin dengelenmesi, cari açığın azaltılması ve rezervlerimizin güçlendirilmesi için çalışıyoruz.

2023 Mayıs seçimleri sonrası güçlü bir siyasi istikrar ortamı sağladık. Siyasi güven ve istikrar, ekonominin de temeli. Siyasi istikrar ve güven ortamı olmadan ekonomide de istikrar ve güven yakalanamıyor. Bu açıdan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü bir iradeyle desteklediği politika belgelerimizi de birer birer toplumumuzla paylaştık.

Siyasi belirsizlikler ortadan kalktığı gibi politika belirsizlikleri de bu vesileyle ortadan kalkmış oldu. Orta vadeli planımız ve kalkınma planımızla birlikte izleyeceğimiz yol haritası da netleşmiş oldu. Bugün açıklanan verilere göre, ülkemizin 2023 yılında yüzde 4,5 oranında büyüdüğünü ve Orta Vadeli Programda yaptığımız tahminin bir miktar üzerinde büyümemizin gerçekleştiğini görüyoruz.

Biz yüzde 4,4 demiştik. Çok sevindirici, güzel bir rakam. Özellikle baktığınızda küresel büyüme verilerine göre dördüncü çeyrekte ve 2023 yılı genelinde OECD ve G-20 ülkeleri arasında büyüme oranında ikinci sırada yer alarak küresel düzeyde üst sıralardaki konumumuzu sürdürüyoruz. Ekonomi programımız, yatırımcı güvenini inşa etmeye destek oluyor.”

Yılmaz, 2023 yılı aralık ayında istihdam sayılarında da iyi rakamlar gördüklerini, büyümenin istihdam dostu bir büyüme olduğunu belirterek, “Geçen aralık ayında yayınlanan işsizlik verisi 8,8 idi. Yıllık rakam henüz çıkmadı ama tek haneli olacağını şimdiden rahatlıkla söyleyebiliriz. Ve ilk defa tarihimizde 32 milyon kişinin üzerinde bir istihdam rakamına ulaşmış olduk. Bu da ayrıca sevindirici. Bu gelişmenin, büyümenin, sosyal refaha yansımasında istihdam son derece kıymetli.” dedi.

 “Milli gelirimiz tarihimizde ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçti”

İhracatın bir önceki yıla göre yüzde 0,6 oranında artarak 256 milyar dolarla tarihi bir seviyeyi yakaladığını dile getiren Yılmaz, ihracatta OVP hedefinin aşıldığını bildirdi.

Yılmaz, 2024 yılı ocak ayında ihracatın yüzde 3,5 arttığını ve 20 milyar dolara ulaştığını belirterek, dış ticaret açığında daralma eğiliminin devam ettiğini söyledi.

Ekonomide birçok verinin milli gelire oranla ifade edildiğini dile getiren Yılmaz, “Milli gelirimiz ortaya çıktığına göre şimdi bazı verilerimizi ona göre revize etmiş durumdayız. İlk yaptığımız hesaplamalara göre, son çıkan rakam üzerinden konuşursak 1,1 trilyon doları aşan bir milli gelirimiz var. Tarihimizde ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçtik ve 1,1 trilyon dolar seviyesini de aşmış olduk.

Böylece nominal olarak dünyada 17’nci büyük ekonomi konumumuzu pekiştirmiş olduk. Ayrıca satın alma gücünde 11’inci konumumuz tabii devam ediyor. Oransal baktığımızda cari açık bizim için kritik bir hadise. Geçen yılın ortalarında 60 milyar dolarlara kadar çıkmıştı cari açığımız. Yıl sonunda 45 milyar dolar seviyelerine kadar geriledi. Cari açığın milli gelire oranının yüzde 4 oranında düştüğünü görüyoruz. Bu tam olarak Orta Vadeli Program’da da yaptığımız tahmindi. Bu tahminin tuttuğunu görüyoruz.” diye konuştu.

Bu büyümenin, bütçe açığı açısından da olumlu bir yansıması olduğunu ifade eden Yılmaz, OVP’de 6,4 olarak tahmin ettikleri daha sonra 5,4 olarak revize ettikleri bütçe açığının milli gelire oranının, yüzde 5,2 seviyesinde gerçekleştiğini bildirdi.

Büyümenin kompozisyonunda henüz tam istedikleri yerde olamasalar da trende ve gelişmelere baktıklarında yatırımın ve ihracatın daha fazla rol oynadığı bir büyüme yapısına doğru adım adım yürüdüklerini kaydeden Yılmaz, yatırımların son çeyrekteki katkısının sevindirici olduğunu ifade etti.

“Sermaye akımlarından Türkiye de hak ettiği payı alacak”

Yılmaz, sermaye akımlarında olumlu bir seyir içinde olunduğunu belirterek, özellikle dünyada yılın ikinci yarısından itibaren başlayacak yeni para politikaları ve bunun gelişmekte olan ülkelere yönelik ortaya çıkaracağı sermaye akımlarından Türkiye’nin de hak ettiği payı alacağını söyledi.

Yeni politikaların bazı şirketler ve faaliyetler için finans açısından bazı sorunlar doğurduğunun farkında olduklarını dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Makro dengelerimiz açısından birtakım gelişmeler de sağlamak durumundayız. Bunu yaparken özellikle ihracatçılarımızı ve yatırımcılarımızı selektif politikalarla desteklemeye gayret ediyoruz.

İhracatçılar açısından çeşitli adımlar attık. Bir tanesi vergi hukukunda. Kurumlar vergisini yeniden şekillendirdik. Genel oran yüzde 25, bankacılık ve finans sektörü için yüzde 30, ihracatçı firmalar için yüzde 20 şeklinde belirlendi. Bu, ihracata verdiğimiz desteğin somut bir göstergesi. KOBİ’ler bundan faydalanamıyordu.

Son yasal düzenlemelerle dış ticaret şirketleriyle ihracat yapan KOBİ’leri de bu vergisel avantajdan yararlanır hale getirdik. Yine Eximbank’a Temmuz 2023’te 6,8 milyar lira, bu yılın ocak ayında ise 3,3 milyar lira sermaye artırımı yaptık. İhracatçılarımızın kefalet sorununa çözüm getiren İGE A.Ş. ile finansman imkanlarını sunmaya devam ediyoruz.”

“YTAK’ta önümüzdeki dönem daha güçlü bir programı hayata geçireceğiz”

Yılmaz, Merkez Bankası’nın, reeskont kredilerinde politika faizinin oldukça altında bir faizle ihracatçıları desteklediğini belirterek, “Yatırımcılarımıza dönük olarak da Sanayi Bakanlığımızın sekreteryasında bir komite oluşturduk. Şartlar yeniden belirlendi. Teknoloji içeriği yüksek, cari açığımızı düşüren projelere 10 yıl vadeli çok daha uygun koşullu krediler sağlayan bir programı ilan etmiş durumdayız.

Oraya da çok ciddi bir ilgi olduğunu görüyoruz. YTAK dediğimiz Yatırım Taahhütlü Avans Kredilerinde de önümüzdeki dönem daha güçlü bir programı hayata geçireceğiz. Şimdilik Merkez Bankamızın sağladığı 3 yıllık perspektifte 300 milyar lira gibi bir kaynağımız var. Ama bütçe alanımız açıldıkça, imkanlarımız oldukça bütçemizden de bu programlara gerekli desteği vereceğiz. Her zaman yatırımcımızın, ihracatçılarımızın yanında olduk, olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.

Dış finansman koşulları, rezerv seviyesi, cari dengedeki iyileşme ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin güçlenerek artmasının, döviz kuru istikrarı ve para politikası etkinliğine güçlü katkıda bulunduğunu belirten Yılmaz, artan rezervler, istikrar, siyasi güven ortamı, bütçe açığının kontrolünün devam etmesinin risk primini düşürdüğünü söyledi.

Yılmaz, bir diğer önemli çalışmalarının Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

“Orada da bakanlarımız, TOBB başta olmak üzere özel sektör temsilcilerimiz hep bir aradayız. İki defa toplandık. Uzun bir süre toplanamamıştı. Bu süreçte iki defa toplandık. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yaptığı teknik sekreteryayla birlikte bir eylem planı üzerinde kamu ve özel sektör olarak uzlaştık. Çok güçlü bir eylem planı hazırladık. Bunu da inşallah yarın itibarıyla kamuoyuna deklare etmeyi düşünüyoruz. Bu eylem planımız hayırlı olsun. Kabaca neler var eylem planımızda?

Yatırım ortamıyla ilgili mevzuatın idari ve yargısal süreçlerin kolaylaştırılması ve sadeleştirilmesi, sanayi için öncelikli olmak üzere yatırım yeri imkanlarının geliştirilmesi, hedef odaklı ve seçici yatırım finansmanı sağlanması, sanayide dijital ve yeşil dönüşümün hızlandırılması, mesleki eğitim ve iş gücü piyasalarındaki ihtiyaçların giderilmesi gibi alanlar eylem planımızda yer alıyor.

57 maddeden oluşan eylem planımız, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yine teknik sekreteryasında yürüyecek. Biz de bu mekanizmamız kanalıyla bütün eylemleri kamu ve özel sektör olarak takip edeceğiz, izleyeceğiz. Halihazırda eylem planındaki yapısal reformların bazı başlıkları uygulamaya konmaya başlandı bile. Bir kısmı Meclis Genel Kurulu’nda şu anda görüşülen adalet paketi içinde örneğin bu eylem planına koyduğumuz birtakım maddeler de bulunuyor. Meclisimizden geçmesi halinde onlar gerçekleşmiş olacak. 2024 yılında da eylem planındaki adımları birbiri peşi sıra atmaya devam edeceğiz.”

Yapısal reform gündeminin de çok önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bütün politikalarımızı 3 sütun üzerinde inşa etmiş durumdayız. Bir tanesi, Merkez Bankamızın uhdesinde yürüyen araç bağımsızlığı çerçevesinde para politikaları. İkincisi, disiplinli bir şekilde depremin etkilerine rağmen sürdürdüğümüz maliye politikalarımız. Üçüncü başlığımız ise yapısal reformlar. Yapısal reformları da çok önemli görüyoruz. Hem somut sonuçları itibarıyla hem de beklentiler kanalıyla Türkiye’nin geleceğine olan güveni arttırıcı etkisiyle yapısal reformları da çok önemli görüyoruz ve yakından takip ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Enflasyondaki gelişmelerin çok kritik ve öncelikli olduğunu belirten Yılmaz, aylık bazda bir düşüş trendi gördüklerini, ocak ayında yıllık bazdaki bazı ayarlamalar, bazı ücret ve fiyatlardaki gelişmeler nedeniyle bir miktar yüksek geldiğini ancak önümüzdeki aylarda giderek bunun etkisinin azalacağını bildirdi.

 “Temel önceliğimiz, enflasyonu düşürmek”

Yılmaz, “Yılın ikinci yarısında yıllık bazda enflasyondaki düşüşü çok daha belirgin bir şekilde göreceğiz. 2025’te ise bu süreç çok daha ileri aşamalara taşınmış olacak. Orta Vadeli Program’da gelecek yıl için yüzde 15 gibi bir hedefimiz var. 2026’da ise yeniden tek haneli rakamlara ülkemizi kavuşturmaya kararlıyız. Bunu sadece ekonomik bir mesele olarak da görmüyoruz. Hem ekonomik öngörülebilirliği sağlayan hem de sosyal refah açısından kalıcı sosyal refahın sağlanması bakımından son derece önemli diye düşünüyoruz. Dolayısıyla temel önceliğimiz, enflasyonu düşürmek. Bu çerçevede çok yönlü politikalarımızı hayata geçiriyoruz.” diye konuştu.

Yerli üretimin korunması ve israfın önlenmesi konularının üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerin ülke ekonomisine ciddi katkı sağlarken istihdamı artırdığını ve dışa bağımlılığı azalttığını kaydetti.

Yurt içinde üretilen ürünleri tercih ettiğini belirten tüketicilerin oranının geçtiğimiz yıl yaklaşık 7 puan artarak yüzde 69,2’ye yükseldiğini, bu oranın daha da yükseklere çıkmasını arzu ettiklerini bildiren Yılmaz, “12’nci Kalkınma Planı döneminde yeşil ve dijital dönüşümü odağına alan ve yerel kaynakları azami seviyede kullanan bir üretim yapısıyla ülkemizin en önemli üretim merkezlerinden biri olmasını hedefliyoruz.

Bu, bir anlamda makro politikamızın da özünü oluşturuyor. Tüketimi daha uygun bir seviyede devam ettirirken iç tasarruf oranlarımızı arttırmak, cari açığı düşürmek, artan tasarruflarımızı da üretken alanlara kanalize ederek ülkemizi hedeflerine ulaştırmak istiyoruz ve bu çerçevede hareket ediyoruz.” dedi.

Yılmaz, sanayi üretiminde risklerin farkında olmak, maliyetlerin azaltılması, iş sürekliliği ve rekabet avantajı gibi açılardan sanayinin sigortalanması konusunun da gündemlerinde olduğunu söyledi.

Üretmek, ihraç etmek ve katma değeri yüksek ürünlerle ticareti güçlendirmekten başka yol olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Zor bir dünyadayız. Şartların oldukça zorlu olduğu bir dönemdeyiz. Bir taraftan küresel büyümedeki ivme kaybı, ticaretteki daha da yüksek ivme kaybı, jeopolitik gerginlikler, afetler, birçok meydan okumayla karşı karşıyayız. İşte bu dönemde her dönem olduğundan daha fazla üretkenliğe, rekabete, verimliliğe vurgu yapmamız lazım ve kaynaklarımızı çok daha etkin ve verimli kullanmamız lazım. Gerek kamu olarak gerek özel kesim olarak.” değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek 3 yıl içinde ihracatı 300 milyar dolara ulaştırma hedefleri olduğunu dile getiren Yılmaz, turizm gelirlerini 70 milyar doların üstüne taşımayı, milli geliri 2026 sonunda 1,3 trilyon dolara ulaştırmayı, kişi başına 15 bin dolar gelir hedefini yakalamak istediklerini söyledi.

Dünya Bankası sınıflandırmasına göre, kişi başına düşen milli gelirde 15 bin dolara ulaşan bir ülkenin, üst orta gelir grubundan yüksek gelirli ülkeler ligine terfi ettiğini bildiren Yılmaz, OVP gerçekleştirildiğinde Türkiye’nin sadece nicel bir büyüme sağlamayacağını, niteliksel değişimi de gerçekleştireceğini ifade etti.

Konuşmanın ardından program basına kapalı devam etti.

Başa dön tuşu