Eski Hazine Müsteşarı, deneyim iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez, son şekli verilen TBMM’ye sunulması planlanan vergi reform paketiyle ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Kendi adını taşıyan blogunda yayınladığı yazıları ve sosyal medya paylaşımlarıyla Türkiye ekonomisinin yakın gözlemcilerinden olan Mahfi Eğilmez son makalesine, enflasyonla mücadelede kullanılan uygulamaları özetleyerek başladı.
Ardından Türkiye’de gelir adaletsizliğini yansıtan verileri paylaşan Dr. Eğilmez, vergi reformuyla ilgili basına sızdırılan haberler üzerinden bir değerlendirme yaptı.
İşte Dr. Mahfi Eğilmez’in dikkat çeken son yazısı:
An itibarıyla enflasyonla mücadelede kullanılan, hepsi çok tartışmalı, bazı uygulamalar var:
(1) Ücretleri, yoksulluk sınırının altında tutmak.
(2) Kiraları, belirli bir tavan koyup baskılamaya çalışmak (Temmuz başında bu düzenlemenin kalkacağı ve kira artışlarının TÜFE’ye bağlanacağı söyleniyor.)
(3) Üreticiye verilen taban fiyatlarını enflasyonun altında artırmak.
(4) Faizleri, gerçek enflasyonun değil açıklanan enflasyonun bile altında tutmak (negatif reel faiz.)
(5) Kredi kullanımını sınırlayıcı önlemler almak.
(6) Carry trade yoluyla döviz girişini veya içerideki dövizlerin bozdurulmasını teşvik edip kuru düşük tutmak.
Bu sonuncusu aslında dış kaynak girişini sağlamak için kullanılan bir yol olsa da dolaylı olarak kur kaynaklı maliyet enflasyonunu da baskı altında tutmaya yarıyor.
Bu sayılanlara ek olarak enflasyonla mücadelede iki de girişim var:
(1) Kamu kesiminde tasarruf önlemleri.
(2) Vergi reformu paketi hazırlığı.
Kamu kesiminde çok büyük bir israf olduğu biliniyor, hatta gözle görülüyor. Ve bu israf en yukarıdan en aşağıya kadar derece derece iniyor. O nedenle hazırlanan tasarruf önlemlerinin en yukarıdan en aşağıya kadar sert bir biçimde uygulanmaması halinde hiçbir işe yaramayacağını, kimsenin de tasarruf yapıldığına inanmayacağını en başından beri söyledik. Her geçen gün söylediğimizin haklılığı görülüyor.
Vergi reformu paketi konusunda ise henüz kamuoyuyla paylaşılmış bir metin ortada yok. Buna karşılık zaman zaman basına sızan bilgiler var. Son bilgiler pek çok maddenin tasarıdan çıkarıldığını ve geriye kalanların sadece vergilerin artmasına yol açacak düzenlemeler olduğunu ortaya koyuyor.
Gelir nasıl paylaşılıyor?
2022 yılında Türkiye’nin GSYH’si 906 milyar dolar, nüfusu 85,3 milyon kişi ve kişi başına geliri 10.622 dolardı (aylık 885 dolar.) 2022 yılını kapsayan gelir dağılımı araştırmasına göre GSYH’nin yarısını (451 milyar dolar) nüfusun en zengin yüzde 20’si (17,1 milyon kişi) paylaşıyor. Bu 17,1 milyon kişinin ortalama yıllık geliri 26.453 dolar.
Nüfusun geri kalan yüzde 80’i (68,3 milyon kişi) GSYH’nin kalan 455 milyar dolarlık kısmını paylaşıyor. Bu kesimin kişi başına geliri ortalama 6.666 dolar (aylık 556 dolar.)
En düşük gelirlilerin oluşturduğu yüzde 20’lik nüfus grubunda (17,1 milyon kişi) kişi başına gelir 3.134 dolar (aylık 262 dolar.)
Bu sağlıksız yapının 2023 ve 2024’de çok daha fazla bozulduğunu bu yıllara ait gelir dağılımı araştırmaları açıklanınca göreceğiz. Bu anlattıklarımız işin görünen, bilinen, ölçülen kısmı.
Kayıt dışında neler oluyor?
Bir de işin kayıt dışı kalmış bölümü var. Bu konuda çeşitli tahminler söz konusu. En çok kabul gören tahmin GSYH’nin yüzde 30’una yakın bir değerin kayıt dışı kaldığı şeklinde. 2023 yılının GSYH’si 1,1 trilyon dolar. Eğer yüzde 30 tahmini doğruysa kabaca 300 milyar dolarlık bir kayıt dışı ekonomi var demektir. Bunun bir bölümü aklanarak harcama şeklinde kayda girdiğinden vergisi de dolaylı vergi olarak alınıyor diye kabul edilebilir. Buna karşılık bu 300 milyar dolarlık gelirin kaçırılan dolaysız vergileri en kaba hesapla bile 50 milyar dolardan (1,6 trilyon lira) aşağı etmiyor.
Reform ifadesini hak edecek tek düzenleme…
Vergi paketi tasarısında vergi reformu ifadesini hak edecek tek düzenleme, servet bildirimi almayı kapsamadığı için eksik de olsa, gider bildiriminden yola çıkarak vergilendirilmemiş, kayıt dışı kalmış gelirleri yakalayıp vergilendirmeye yarayacak olan inceleme ve vergilendirme yetkisiydi.
Basına yansıdığı kadarıyla o da tasarıdan çıkarılmış. Böylece kayıt dışı ekonomiyi kayda alma olanağı da tamamen dışlanmış. Aslında bu, beklenen bir gelişmeydi. Türkiye, son yıllarda, bu tür servetlerin, gelirlerin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir ülke konumuna geldi. Ve bu tür kayıt dışı servetlerin, kayıt dışı gelirlerin sahipleri siyaseti finanse edenler arasında yer alıyor.
Benim önerdiğim şekliyle servet bildirimi ve gider bildirimi yürürlüğe sokulsa ve geçmiş yılların sorumluluğunu kaldırmak üzere bir defaya mahsus olarak beyan alınıp, ortaya çıkacak farklardan vergi alınsa bu yılın bütçe açığı kapanır ve gelecek yıllar da kurtarılırdı.
Ne yazık ki bu sağlıksız yapıyı düzeltebilmek, kayıt dışı ekonomiyi kayda almak, vergi dışı servet ve gelirleri vergilendirmek için eksik de olsa, küçücük bir umut ışığı olan gider incelemesi düzenlemesi bile tasarıdan çıkarılmış. Bence gider bildirimiyle ilgili madde yer almayacağına göre vergi paketinin bir anlamı kalmıyor zaten, tamamından vazgeçilse yeridir.
Vergi paketi, gider bildirimi falan derken Türkiye’nin gri listeye alınmasının dış güçlerin işi olmadığını bir kez daha anlamış olduk.